“Gamalı Haç ve Kızılyıldız Arasında Kalan Yazarımız Cengiz Dağcı” isimli konferans, Prof. Dr. Abdulvahap Kara tarafından verildi.Konferansa Ardahan Valisi Seyfettin Azizoğlu, ARÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Orhan Söylemez, ARÜ İİBF Dekanı Prof. Dr. Hakkı Büyükbaş, ARÜ İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mitat Durmuş, ARÜ’lü akademisyenler, ARÜ’lü öğrenciler ve Ardahan’da eğitim gören ortaöğretim öğrencileri katıldı.
Konferansın açış konuşması ARÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Orhan Söylemez tarafından yapıldı. Prof. Dr. Söylemez, Prof. Dr. Abdulvahap Kara’nın özgeçmişinden ve akademik çalışmalarından bahsetti. Prof. Dr. Kara, konuşmasına Kırım doğumlu ünlü yazarları tanıtarak başladı. İsmail Gaspıralı, Mustafa Cemiloğlu ve Cengiz Dağcı hakkında kısa bilgiler veren Prof. Dr. Kara, “Bu isimler Stalinizm ve Hitlerizm arasında kaldı. Yani en büyük iki diktatörün baskısına birden maruz kaldı.” dedi.
Cengiz Dağcı’nın yaşadıkları hakkında önemli bilgiler veren Prof. Dr. Kara, “Savaşın sonunda, Dağcı için hatıraları yazıp bitirmek hayatının en önemli görevidir. Bunu ne pahasına olursa olsun tamamlamak azmindedir. Bu düşüncesini Yurdunu Kaybeden Adam romanında şu sözlerle belirtir: ‘…ben kendi dünyamda yaşarken onlar da benimle birlikte yaşamadılar. Yarın dünyamdan ayrılacağımı bilsem, birkaç yarım yamalak satırla ‘Hatıraları’ yazar ve bitirirdim.’ Korkunç Yıllar romanında da bunun için yaşamakta olduğunu şu satırlarla ifade eder: ‘Ölmüş kahramanların heykellerini ölüler değil, yaşayanlar yükseltirler. Onların ruhlarını içimden çıkarıp bir heykel haline getirmek için ben hayatta kalmalıyım.’ diye konuştu.
Prof. Dr. Kara, Dağcı’nın savaş anekdotlarını, roman olarak yazdığına da dikkat çekerek, “Birinci romanın kahramanı, yani Cengiz Dağcı’yı canlandıran karakterin ismi Sadık Turan; ikinci romanda ise İzmail Tavlı’dır.” dedi. Dağcı’nın “Sadık Turan” ismini tesadüfen seçmediğine değinen Prof. Dr. Kara, bu ismi seçme nedenini ise “Turancılık” inancına bağladı. Dağcı’nın hatıralarında, romanlarındaki karakterlerle ilgili yer verdiği bölümden bahseden Prof. Dr. Kara sözlerine şöyle devam etti; “Dağcı hatıralarında bu konuya değinerek şunları söylemektedir: ‘Ben ne Sadık Turanım, ne de İzmail Tavlı. Ne var ki, her iki olayla benim o günkü durumum arasında yakınlık ve benzerlik var. Her iki romanımda da o günkü gerçek durumumdan istifade edildi.’”
Prof. Dr. Kara, Dağcı’nın 2. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından esir düştüğünü ve esir kampında çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi verdiğini belirtti. Dağcı’nın, esir kampında yaşadıklarını “Korkunç Yıllar” romanında anlattığını belirten Prof. Dr. Kara, “Romanında Turan ağzından duygularını şöyle aktarır: ‘Alman çavuşun ayağımdan çizmeleri aldığı gün hiç kimseyle konuşmadım. O gün benim için yeni bir hayat başlıyordu… Yeni hayatta, hayat için savaşmanın lüzumunu hissediyorum. Bundan dolayı da herkesten nefret ediyorum. Tekrar cepheye dönmeye, harp etmeye razıydım. Kime karşı? Kime karşı olursa olsun! Ne uğurda olursa olsun! Neyin şerefine olursa olsun! Yalnız bu dört duvar arasındaki hayat için olmasın. Yalnız bu insanların arasından çıkayım.’”
Prof. Dr. Kara, Dağcı’nın Almanlar tarafından Türkistan’ı kurtarma vaadiyle kandırılarak orduya katıldığını ifade etti. Ayrıca Prof. Dr. Kara, Dağcı’nın Alman ordusu saflarında savaştığını ve savaşın bitiminde sevinemediğine de vurgu yaptı. Öte yandan savaş sonrasında imzalanan antlaşmalar gereği Sovyet vatandaşı olanların zoraki olarak Sovyetlere teslim edildiğini belirten Prof. Dr. Kara, teslim edilenlerin idam edildiğini bildirdi. Prof. Dr. Kara, Dağcı’nın o dönemde yaşadıklarını ise şu sözlerle dile getirdi: “Dağcı Sovyetler Birliği’ne teslim edilme endişesini hiç yenemedi. Özellikle kampa ne zaman Amerikan askerleri gelse içi ürperiyordu. Onların kendilerini yakalayıp Ruslara teslim edecekleri korkusunu içinde duyuyordu.
Dağcı bu duygusunu Korkunç Yıllar romanında Turan’ın 1.8.1946’da Roma’dan yazdığı mektupta yer alan şu satırlarda görüyoruz: ‘Dün merdivenlerden inerken aşağıda, kapının yanında iki Amerikan inzibat eri gördüm. Çocuk gibi titredim. Korktum. Odama koşup saklandım. Kapıyı kilitledim, pencerenin önüne gittim. Odama girecek olurlarsa, kendimi pencereden atacaktım. Bu korkularımın sebebini biliyorum. Titremem çok uzun sürmedi. Güldüm bile. Her üniformalı görüşümde, bir defa daha korkuyorum. Amerikan Hükümeti sanki her inzibat erine Alman ordusunda askerlik yapmış olan Cengiz Dağcı’yı tutup Ruslara teslim et, diye emir vermiş! Ama gene de korkuyor, insanların yüzlerine bakamıyorum.’”
Nazi Lejyon projesinin yeterince araştırılmadığını da belirten Prof. Dr. Kara, “Tarihin en çileli askerleri olan Nazi lejyon projesindeki insanların hayatı bugüne kadar yeterince araştırılmamıştır. Bu konuda en kapsamlı bilgi Dağcı’nın eserlerinde ve hatıratındadır. Bundan dolayı Dağcı sadece edebi bir şahsiyet değil, aynı zamanda önemli bir tarihi şahsiyettir. Lejyonların hayatını ondan daha iyi yansıtan başka biri daha yoktur.” dedi.
Konferansın bitiminde Prof. Dr. Kara’ya Ardahan Valisi Seyfettin Azizoğlu tarafından “Teşekkür Belgesi” takdim edildi. Toplu hatıra fotoğrafının çekilmesinin ardından konferans sona erdi.
OLGUN YILDIZ
ARÜ’de ‘Cengiz Dağcı’ konuşuldu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder